Aykut Kocaman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aykut Kocaman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2012 Cumartesi

Alex Sonrası Fenerbahçe

Bu yazıda sadece, Alex'ten sonra saha içinde değişen şeylerden bahsedeceğim. İşin duygusal boyutuna girersek çıkamayız.

Alex gittikten sonra herkes Fenerbahçe çift forvet oynar diye düşünüyordu. Çünkü Aykut Kocaman'ın en büyük hayali olan Alex'siz sistemin; çift forvete dayalı olacağını tahmin ediyorduk. Yanıldık...

Fenerbahçe Alex'ten sonra 4-2-3-1 oynamaya devam etti. Kadro genellikle şöyleydi:

Alex'siz 4-2-3-1 formasyonu

Bu kadro Aykut Kocaman'ın tüm isteklerini karşılıyordu. Çünkü bu takım: Alex'siz, koşan, gerektiğinde baskı yapan, maç sonlarında, rakip kim olursa olsun geriye yaslanan bir takım.

Önde basması, pas yapması, koşması, savaşması bu takımı diğer kadrolardan ayıran özellikleriydi.

Bu kadronun olumsuz yanı maç içinde çok dağınık olması. Sow ve Kuyt'ın sürekli yer değiştirmesi sadece rakibin değil kendi takım arkadaşlarının da kafasını karıştırıyor. Ancak zamanla, takım birbirine alıştıkça bu gibi hatalar azalacaktır. Bir diğer olumsuz yanı ise yaratıcı oyuncunun olmaması. Kapalı savunmaları her zaman savaşarak açamayabilirsiniz. Bu nedenle son günlerde 10 numarada oynayabilen isimler sıkça gündeme gelir oldu.

Alex'siz Fenerbahçe'de saha içinde bir lider yok. Antalyaspor, Eskişehirspor gibi maçlarda soyunma odasına gitmeden, takımı saha içinde toparlayacak bir oyuncu yok. Volkan kale sahasından olaylara en fazla ne kadar müdahale edebilir bu da ayrı bir soru işareti.

Alex'ten sonra duran toplarda Fenerbahçe öngörülen sıkıntıyı yaşamadı. Alex'le Gökhan'ın kornerlerdeki ön direk organizasyonuna devam edildi. Bu sayede goller gelmeye devam ediyor.

Alex'siz Fenerbahçe'de bence en şanssız isim Sezer Öztürk. Çünkü eğer Alex'le biraz daha fazla oynayabilseydi Ondan öğreneceği çok şey vardı.

Son olarak Alex'siz Fenerbahçe'de benim ilgimi çeken tek şey sahadaki çubuklu forma.

21 Eylül 2012 Cuma

Kazanılan Maçı Kaybetmek

Maç 90 dakika... Top yuvarlak...

Fenerbahçe 57. dakikada maçı kazandı. Ama maç 57. dakikada bitmedi. Çünkü maç 90 dakika. Ve Fenerbahçe bu maçı son 23 dakikada kaybetti.



Aslında her şey güzel başlamıştı gibi bir klişeyle söze başlayalım. Taraftar harikaydı. Kadıköy tıpkı cehennem gibiydi. Maça kontrollü başladık. İlk dakikalarda Volkan çataldan bir top çıkardı ki o topu her kaleci çıkaramaz. İlerleyen dakikalarda Hasan Ali - Caner paslaşmasından bir gol geldi.

Caner Erkin'in golü: 1-0

28. dakikada gelen gol hepimizi biraz rahatlattı. İlk yarının sonuna kadar top orta sahada ve bizim hakimiyetimizdeydi.

Fubolcuların gol sevinci


İkinci yarı Fenerbahçe kontrollü ve tutuk başladı. Derken 57. dakikada Mehmet Topuz'un ortasına Kaptan Alex harika bir şekilde kafa vurarak golü atıyordu. "Piyango" gibi bir goldü.

Alex'in golü: 2-0 (Alex'in Fenerbahçe formasıyla attığı son gol)

Golden sonra taraftar iyice çoştu. Kadıköy cehenneminde meşaleler yandı. Marşlar söylenmeye başladı.

Fenerbahçe Tribünleri - 1

Fenerbahçe Tribünleri -2


Tam rahatladık, ipleri elimize aldık derken bir değişiklik ve sonrasında bir değişiklik daha bütün maçın kaderi değişti.

Baroni ve Bienvenü oyuna girdikten sonra topu ileriye taşıyamadık. Ayağımızdaki topu tutamadık. Ve son 10 dakikada 2 gol yiyerek kazandığımız maçı kaybettik.

Aykut Kocaman'ın değişikliklerdeki ve Avrupa'daki başarısızlığı devam etti. Umarız daha fazla devam etmez.

16 Eylül 2012 Pazar

Rekor Adam ALEX DE SOZUA

Alex en sevdiğim futbolcudur. Hiçkimse onun gibi bir futbolcu olamaz. Ama bugün onunla ilgili düşüncelerimi değil sadece onun rekorlarını paylaşacağım.

Alex, Fenerbahçe’ye transfer olduğu 2004-2005 sezonundan bu yana geçirdiği 9 sezonda, sarı-lacivertli takımda kırdığı rekorlar, elde ettiği unvanlar ve tarihe geçen golleriyle kulüp tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
Sarı-lacivertli taraftarların heykelini dikeceği Brezilyalı futbolcu, şu anda 241 maçla Fenerbahçe formasıyla ligde en çok maça çıkan yabancı futbolcu durumunda.

Brezilyalı, geçen sezon ligin 13. haftasında Fenerbahçe’nin Bucaspor’u 5-2 yendiği maçta 1. dakikada attığı golle, sarı-lacivertli ekibin lig tarihindeki 3000. golüne imzasını koydu.
Alex, Spor Toto Süper Lig’in 2010-2011 sezonunun 12. haftasında Gaziantepspor deplasmanında kaydettiği golle ligde 100. golünü atarak ”100’ler Kulübü”nün üyesi oldu.

2006-2007 sezonunda attığı 19 golle ”Gol Kralı” olan Alex, Fenerbahçe’nin lig tarihinde ilk yabancı kralı olma unvanını elde etti. Alex 2010-2011 sezonunda 28 golle Türkiye’de ikinci kez krallık tacını taktı.

Brezilyalı futbolcu Fenerbahçe’nin Avrupa kupaları mücadelesinde en golcü futbolcusu olma unvanını da elinde bulunduruyor. Sarı-lacivertli formayla Avrupa kupalarında 59 maça çıkan Alex’in toplam 14 golü bulunuyor. Alex aynı zamanda Türk takımlarının Avrupa kupalarında en çok gol atan ve en çok oynayan yabancı futbolcusu durumunda.
Fenerbahçe formasıyla Türkiye Kupası’nda 35 maçta 18 gol atan Alex, takımının bu kupada en çok oynayan ve en çok golü bulunan yabancı futbolcusu unvanına da sahip.

Fenerbahçe’nin lig tarihinde en çok gol atan yabancı futbolcusu olan Alex, şu an teknik direktörü olan Aykut Kocaman’dan sonra (140) bu kulvarda en çok gol atan futbolcu durumunda.

16 Ağustos 2012 Perşembe

2013 Model Fenerbahçe

Fenerbahçe yeni transferleriyle çok güçlü bir ekip oluşturdu. Ben de bu zenginliği kullanarak değişik formasyonlarla ve bazı oyuncuları değiştirerek kadrolar oluşturdum.

Klasik Alex'li 4-2-3-1

Aykut Kocaman'ın Alex'le oynattığı takım.



Alex'siz 4-2-3-1

Bu formasyonda Alex'siz oynayabilecek takım.

 

4-4-2







Fenerbahçe'nin Hocası Aykut Kocaman

Kaç gündür Aykut Hoca’yla ilgili tartışmalar var. Aykut Hoca’ya destek olanlar kadar -belki daha da çok- köstek olanlar hatta yerden yere vuranlar var. Dalkavuk bir köşe yazarı “Fatih Terim’le Aykut Kocaman arasında Himalayalar var” diyor. Bağıra bağıra telefonda konuşan bir adam “Aykut -sanki babasının oğlu- futboldan anlamıyor mahvetti takımı” diyor. Eve geliyorum düşünüyorum. Bu adam gerçekten bu kadar kötü bir teknik adam mı?

Aykut Kocaman 1988-1996 seneleri arasında Fenerbahçe’de futbolculuk yapmış 215 maçta 140 gol atmıştır. Daha sonra Fenerbahçe’sinden kırgın bir şekilde ayrılmıştır.

Yıllar sonra Aziz Yıldırım tarafından Fenerbahçe’nin Sportif Direktörlüğüne getirilmiştir. 1 sene sonra Daum’un son maçta şampiyonluğu kaybetmesinin ardından görevden ayrılmasıyla teknik direktörlük koltuğunun en önemli adayı olmuştu. Ve Aziz Yıldırım’ın ona olan güveniyle o koltuğa oturmuştur.
Görevinin başlarında çoğu taraftar gibi ben de ona pek güvenmiyordum. Önce Şampiyonlar Ligi’nden sonra da UEFA Avrupa Ligi’nden elenmemiz büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Aykut Kocaman’a olan güvenimiz nerdeyse kalmamıştı. O dönemlerde Aziz Yıldırım açıklamalarıyla Aykut Hoca’nın arkasında olduğunu yineliyordu. Ligin ilk yarısı gelen istikrarsız sonuçlar, Trabzonspor’la aramızdaki 9 puan fark ve Yeni Malatyaspor yenilgisi sabrımızı taşırmıştı. Takıma güveniyorduk ama  Aziz Yıldırım’ın Aykut Kocaman’ı neden hala görevde tuttuğunu anlamıyorduk.

Fenerbahçe devre arası kampını Antalya’da yapıyordu. Antalya’da bir grup taraftarın Fenerbahçe kafilesini tezahüratlarla karşılaması tüm camiada bir kenetlenme duygusu oluşturmuştu. O bir grup taraftar bence şampiyonluk ve 3 Temmuz sürecindeki birliğimizin gizli kahramanlarıydı. Devre arası transfer yapmadık. Aykut Hoca medya tarafından “sorunlu” olarak lanse edilen futbolcularımızı kazanmıştı.
2. devre bomba gibi bir Fenerbahçe vardı. Önüne geleni deviren, en zor denilen maçları kazanan bir Fenerbahçe vardı. Aykut Kocaman’ın öğrencileri -o uğruna hayatımızı feda ederiz dediğimiz adamlar- 18 maçın 17’sini kazanıp birinde berabere kalmıştı. Ve son maçta 9 puan arkasından geldiğimiz Trabzonspor’u ikili averajla geçerek şampiyon olmuştuk.

Aykut Kocaman bir daha asla kolay kolay yenilmeyecek bir takım yaratmıştı.
Bir sabah uyandığımızda hiçbir Fenerbahçe’linin asla unutamayacağı olayların başlaması ne Aykut Kocaman’ı ne de öğrencilerini etkilemişti. Takım eskisi kadar güçlüydü. Aykut Kocaman da eskisi gibiydi beyazlamış saçları dışında.

Her şeye rağmen (basına, UEFA sopasına (!), TFF’ye, içerdeki düşmanlara) takım Şampiyonlar Ligi’ne hazırlanıyordu. Şampiyonlar Ligi kuralarına bir gün kala el birliğiyle men edildik. Ayrılıklar yaşadık. Futbolcularımızı havalimanlarında ağlayarak uğurladık. Ama yıkılmadık.
Lig başladı. Her maç öncesi alacağımız cezalar (!) konuşuldu. Oyunlar, planlar, senaryolar…
Ne Aykut Hoca vazgeçti ne de öğrencileri. Umutlarımızı son haftaya kadar taşıdık. 2 kupa alacaktık. Yine oyunlar, senaryolar, planlar… Lig şampiyonu olamadık. Coplandık, biber gazı yedik pes etmedik. 30 senedir alamadığımız Türkiye Kupasını aldık.

Aykut Kocaman… Müthiş bir futbolculuk kariyeri. Teknik direktörlüğünde 1 şampiyonluk, 1 lig kupası. 1 son dakikada kaçan şampiyonluk.

Aykut Kocaman… Rakibe saygısından sevinmeyen, beyefendiliğinden ödün vermeyen adam gibi adam.

Aykut Kocaman… Fenerbahçe’nin futbolcusu. Fenerbahçe’nin teknik direktörü.