16 Ağustos 2012 Perşembe

Fenerbahçe'nin Hocası Aykut Kocaman

Kaç gündür Aykut Hoca’yla ilgili tartışmalar var. Aykut Hoca’ya destek olanlar kadar -belki daha da çok- köstek olanlar hatta yerden yere vuranlar var. Dalkavuk bir köşe yazarı “Fatih Terim’le Aykut Kocaman arasında Himalayalar var” diyor. Bağıra bağıra telefonda konuşan bir adam “Aykut -sanki babasının oğlu- futboldan anlamıyor mahvetti takımı” diyor. Eve geliyorum düşünüyorum. Bu adam gerçekten bu kadar kötü bir teknik adam mı?

Aykut Kocaman 1988-1996 seneleri arasında Fenerbahçe’de futbolculuk yapmış 215 maçta 140 gol atmıştır. Daha sonra Fenerbahçe’sinden kırgın bir şekilde ayrılmıştır.

Yıllar sonra Aziz Yıldırım tarafından Fenerbahçe’nin Sportif Direktörlüğüne getirilmiştir. 1 sene sonra Daum’un son maçta şampiyonluğu kaybetmesinin ardından görevden ayrılmasıyla teknik direktörlük koltuğunun en önemli adayı olmuştu. Ve Aziz Yıldırım’ın ona olan güveniyle o koltuğa oturmuştur.
Görevinin başlarında çoğu taraftar gibi ben de ona pek güvenmiyordum. Önce Şampiyonlar Ligi’nden sonra da UEFA Avrupa Ligi’nden elenmemiz büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Aykut Kocaman’a olan güvenimiz nerdeyse kalmamıştı. O dönemlerde Aziz Yıldırım açıklamalarıyla Aykut Hoca’nın arkasında olduğunu yineliyordu. Ligin ilk yarısı gelen istikrarsız sonuçlar, Trabzonspor’la aramızdaki 9 puan fark ve Yeni Malatyaspor yenilgisi sabrımızı taşırmıştı. Takıma güveniyorduk ama  Aziz Yıldırım’ın Aykut Kocaman’ı neden hala görevde tuttuğunu anlamıyorduk.

Fenerbahçe devre arası kampını Antalya’da yapıyordu. Antalya’da bir grup taraftarın Fenerbahçe kafilesini tezahüratlarla karşılaması tüm camiada bir kenetlenme duygusu oluşturmuştu. O bir grup taraftar bence şampiyonluk ve 3 Temmuz sürecindeki birliğimizin gizli kahramanlarıydı. Devre arası transfer yapmadık. Aykut Hoca medya tarafından “sorunlu” olarak lanse edilen futbolcularımızı kazanmıştı.
2. devre bomba gibi bir Fenerbahçe vardı. Önüne geleni deviren, en zor denilen maçları kazanan bir Fenerbahçe vardı. Aykut Kocaman’ın öğrencileri -o uğruna hayatımızı feda ederiz dediğimiz adamlar- 18 maçın 17’sini kazanıp birinde berabere kalmıştı. Ve son maçta 9 puan arkasından geldiğimiz Trabzonspor’u ikili averajla geçerek şampiyon olmuştuk.

Aykut Kocaman bir daha asla kolay kolay yenilmeyecek bir takım yaratmıştı.
Bir sabah uyandığımızda hiçbir Fenerbahçe’linin asla unutamayacağı olayların başlaması ne Aykut Kocaman’ı ne de öğrencilerini etkilemişti. Takım eskisi kadar güçlüydü. Aykut Kocaman da eskisi gibiydi beyazlamış saçları dışında.

Her şeye rağmen (basına, UEFA sopasına (!), TFF’ye, içerdeki düşmanlara) takım Şampiyonlar Ligi’ne hazırlanıyordu. Şampiyonlar Ligi kuralarına bir gün kala el birliğiyle men edildik. Ayrılıklar yaşadık. Futbolcularımızı havalimanlarında ağlayarak uğurladık. Ama yıkılmadık.
Lig başladı. Her maç öncesi alacağımız cezalar (!) konuşuldu. Oyunlar, planlar, senaryolar…
Ne Aykut Hoca vazgeçti ne de öğrencileri. Umutlarımızı son haftaya kadar taşıdık. 2 kupa alacaktık. Yine oyunlar, senaryolar, planlar… Lig şampiyonu olamadık. Coplandık, biber gazı yedik pes etmedik. 30 senedir alamadığımız Türkiye Kupasını aldık.

Aykut Kocaman… Müthiş bir futbolculuk kariyeri. Teknik direktörlüğünde 1 şampiyonluk, 1 lig kupası. 1 son dakikada kaçan şampiyonluk.

Aykut Kocaman… Rakibe saygısından sevinmeyen, beyefendiliğinden ödün vermeyen adam gibi adam.

Aykut Kocaman… Fenerbahçe’nin futbolcusu. Fenerbahçe’nin teknik direktörü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder