Metris etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Metris etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ağustos 2012 Çarşamba

3 Temmuzun Rövanş Maçı Fenerbahçe-Spartak Moskova

Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, sevdalılar ve kocaman yürekli adamlar yalan bir senaryo yüzünden  365 gün kan ağladılar.

365 gün adalet aradılar. 

Cop yediler, biber gazı yediler.

İftiraya uğrayıp,  yaftalandılar.

Sevdiler... Çok sevdiler...

Asla vazgeçmediler. İnanmaktan, umut etmekten vazgeçmediler...

Kadınlar ve çocuklar tarih yazdılar.

Sevdalı adamlar destan yazdılar.

Silivri'de, Çağlayan Adliyesi'nde, Metris'te, Mabedimizde, Topuk Yaylası'nda ...

Üşüdüklerinde meşale yakarak ısındılar...

Fenerbahçe bayrağının gölgesinde güneşten korundular...

Direndiler. Direndiler...

365 gün korkutulmaya çalışıldılar. Sopalardan, cezalardan bahsettiler..

Yine vazgeçmediler...

Ve bugün... Bugün intikam günü.

Bugün içteki, dıştaki tüm düşmanlara gücümüzü gösterme günü.

Bugün yorgun savaşçıların zafer günü.

Bugün rövanş günü...









16 Ağustos 2012 Perşembe

Bu Yaz Fenerbahçe İçin Ne Yaptım?

Benim için yaz 21 Haziranda değil; kısa kollu tişört giydiğim zaman başlar. Yani Nisan sonu ya da Mayıs başı gibi.

25 Mayıs Cuma yer Çağlayan Adliyesi... İstanbul trafiğinde 45 dakikalık yolu 2,5 saatte alarak Çağlayan'a varıyorum. Otobüsten indiğimde karşımda ellerinde silahla bekleyen polisler... Silahlarını birazdan bize doğrulturlar mı diye düşünüyorum... Merdivenden çıkıyorum, hızlıca yürüyorum ve o kalabalığı görüyorum. Daha da hızlı yürüyorum... Polis üstümü arıyor... Hadi git diyor... Hemen tezahürat yapanların arasına karışıyorum beraber bağırıyoruz: "Aziz Başkan, Aziz Başkan oley".

O gün Aziz Başkan'ı serbest bırakmadılar.



21 Haziran Perşembe yer Şükrü Saraçoğlu Stadyumu... Bir elimle atkı sallıyorum diğer elimle hiç tanımadağım birinin omuzuna tutunuyorum düşmemek için. Uzakta Ali Yıldırım, Kuyt, Kuyt'ın eşi, Tercüman Samet stadı turlayarak geliyorlar. Ve o anda başlıyoruz: "Kuyt, Kuyt, Kuyt, Oley, Oley, Oley"...

Kuyt o gün bir kez daha anlamıştı nasıl büyük bir kulübe  geldiğini...




















29 Haziran Cuma yer Evim... Çağlayan'a gitmek için son hazırlıklarımı yapıyorum. Son bir kez internetten bakayım yeni bir gelişme var mı diyorum ve kararın 2 Temmuz'da verileceğini öğreniyorum. Çağlayan'a gitmek için 3 daha beklemem gerekecek.  

2 Temmuz Pazartesi yer Çağlayan Adliyesi... Uykusuz bir şekilde sabah uyandım ve Çağlayan'a gittim. Çağlayan'daki o "Fener" sesiyle kendime geldim. Sonra birkaç dakika içinde ben de o coşkuya dahil oldum. Bağırıyoruz, coşuyoruz, eğleniyoruz ama heyecanımızı bastıramıyoruz. Heyecanlıyız çünkü tam 365 gün sonra başkanımızı bırakacaklar mı yoksa bu oyuna devam edecekler mi bilmiyoruz. Duruşmaya 1 saat ara veriliyor. Pankartların oraya gidip oturuyorum. Güneş tam tepede. Yanıyorum. Bildiğiniz bronzlaşıyorum. Sonra avukatlar içeri alınacak diyor birisi. Kalkıp gidiyorum. Biz tekrar başlıyoruz marşlar söylemeye. Biranda herkes bağırmaya başlıyor 2 saniye sanki her şey duruyor benim için anlıyorum ki Aziz Başkanı bıraktılar. Sevinçten çıldırıyoruz. Ve kavuşma anı için Metris'in yolunu tutuyoruz.



2 Temmuz Pazartesi yer Çağlayan-Metris hattı... Metrobüse biniyoruz. Ve hayatımın en güzel yolculuğu başlıyor. Şarkılar, marşlar susmuyor. Daha da coşkulu bir şekilde devam ediyor. Metrobüs kalabalık... Metrobüs duruyor Edirnekapı Şehitliği'nde inip tramvaya biniyoruz. Yol bize tuhaf tuhaf bakan insanlarla dolu. Herkes birbirine "Maça mı gidiyor bunlar?" diye soruyor. Tramvay beklerken birisi çatpat atmaya başlıyor. Yolculuk bitene kadar atmaya devam ediyor. Tramvayda insanlar bize yine uzaylıymışız gibi bakmaya devam ediyor.

Tramvaya bir tane yaşlı teyze biniyor.  "çocuklar" diyor "ben de  Fenerbahçeliyim bir yer verin." herkes teyzeyi alkışlamaya başlıyor... "Fenerbahçeli olmasan da yer veririz" diyoruz...

"İ.ne Trabzon olamazsın şampiyon" diyerek Karadeniz Mahallesinden geçiyoruz ve Metrise varıyoruz.

2 Temmuz Pazartesi yer Metris... Yorgun ve uykusuzum... Çok kalabalık... Başkanı bekliyoruz... Yaklaşık 2 saatlik bir beklemenin ardından Başkan çıkıyor... Başkanın eli sıkabilmek için kalabalığa hiç düşünmeden dalıyorum. İnsanları ite ite arabaya yaklaşıyorum. Ben arabaya yaklaştığımda başkan içeri girmişti. Başkan çıktı ya başka hiçbir şey önemli değildi. Ve o günden bir resim...

   
8 Temmuz Pazar yer İstanbul-Düzce Topuk Yaylası... Sabah erkenden kalkıp Kadıköy Eski Salı Pazarı alanına gittik. 2 kuzenimle beraber Fenerbahçe aşkıyla Düzce'ye 4 saatlik bir yolculuk yapacaktık. 49 nolu otobüsün gelmesini bekliyorduk.


Saat 1 gibi yolculuk başladı. Bizim otobüsün taraftar otobüsü olduğunu kimse anlayamazdı. Bütün yolculuk boyunca Ankara havası dinledik. Topuk Yaylasına birkaç kilometre kala otobüs durdu. Geri kalan yolu yürüyerek çıkmamız lazımdı. Yağmur ve sis vardı. Hazırlıksız yakalanmıştık. Otobüsten inip yürüdük. Antrenman alanına vardığımızda her taraf çok kalabalıktı. Sanki Saraçoğlundaydık. Uzun uğraşlar sonucu futbolculara yaklaştık. O an da kuzenim kamerasıyla çektiğim bazı resimler.
































Daha sonra etrafı biraz inceleyip otobüse döndük. Sonra İstanbul'a yolculuk başladı.

Topuk Yaylası gerçekten harika bir yer. Aziz Yıldrım'ın Fenerbahçe'ye kazandırdığı en büyük tesislerden biri. Bir kez daha sağ ol, varol Aziz Yıldırım...

Topuk Yaylasından sonra Fenerbahçe'yle ilgili hiçbir organizasyona katılmadım. Ama yaz bitmeden son bir maça gitmek istiyorum. Fırsat bulursam Spartak Moskova maçına gitmeyi planlıyorum..