21 Aralık 2012 Cuma

Sevmek Teröristliktir

12 Mayıs Cumartesi akşamı Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda bulunan herkesin ortak noktası sevmekti. Takımlarını, renklerini, oyuncularını, idarecilerini sevmek.... İnsan sevdiğinin yanında olmak ister. Onlar da sevdiklerinin yanındaydılar. Türkiye'de hiçbir güzelliğin cezasız kalmaması gibi yeni bir şey icat edildi. Seviyorsan teröristsin ve mutlaka cezalandırılmalısın. Bunun örneklerini gördük, görmeye de devam ediyoruz. Yönetenler insanlıklarını bir köşeye bıraktığı sürece bunları görmeye devam edeceğiz.








Polis terörünün sadece bize zarar veren yönlerini yazmak bizi de onlar gibi omurgasız yapar. 19 Aralık Çarşamba günü en demokratik haklarını kullanıp protesto yapan ODTÜ'lü öğrenciler karşılarında 2 bin polis çok sayıda zırhlı araç ve TOMA'ları gördüler. Yandaş medyalara kanıp "ilk önce öğrenciler saldırmış" diyenler çıkacaktır ama biraz araştırma yapıldığında olayın nasıl geliştiğini anlayacaksınız. Olaylarda birçok öğrenci göz altına alındı. Bir öğrenci başına gelen gaz bombası nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Peki bu öğrencileri bir araya getiren neydi? Sevmek ve sevdiklerine sürekli zarar verenleri protesto etmek. Sevmek ağır bir suçtur, (!) cezalandırıldılar.

Görüşleriniz farklı olabilir ama sırf sizin gibi düşünmüyor diye insanlara zulmedilmesine destek olursanız o ateş birgün sizi de yakar. Bir hadiste der ki "Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır." Ve bir rahibin günlüğünden çıkan not: 
"Önce Yahudiler için geldiler 
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben Yahudi değildim
Sonra komünistler için geldiler
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben komünist değildim
Sonra sendikacılar için geldiler
Sesimi çıkarmadım –
Çünkü ben sendikacı değildim
Sonra benim için geldiler
Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı..."







Ve bugün kanımızı donduran, insanlık denen şeyin ne kadar uzağında olduğumuzu gösteren görüntüler. Bir polis sara krizi geçiren bir seyirciyi dövüyor.


20 Aralık 2012 Perşembe

Susmayın

Ey Aziz Yıldırım susma.

Büyük Fenerbahçe taraftarı susma.

Teknik direktör, antrenörler susmayın.

Oyuncular susmayın.

Ve vicdanı olan insanlar susmayın.

Gürültü yapın. Bağırın. Sövün. Vurun. Kırın. Parçalayın. Ama susmayın.

Çünkü sustukça üzerimizden silindir gibi geçtiler.

Direnmedik mi? Direndik. Coplanmadık mı? Coplandık. Biber gazı yemedik mi? Yedik. TOMA'ya kafa atmadık mı atık.

Ama bitmedi oyunları. Çünkü bizler bağırırken sizler susuyordunuz. Sizler sustukça hepimiz eziliyorduk.

Yetmedi mi oyunlar, düzenler, çarklar?

Eğer biraz olsun vicdanınız varsa susmayın.

14 Aralık 2012 Cuma

Umut

Spartak Moskova maçında Alex oyuna girerken
Bir blogda gezinirken bu fotoğrafa rastladım. Aklıma o anki ruh halim geldi.

Spartak Moskova ile yaptığımız ikinci maçtı. Maç hakkındaki değerlendirmem için tıklayın. Selçuk Şahin'in belki de kariyerinde oynadığı en kötü maçtı. Aykut Kocaman onu 65 dakika oyunda tuttu. Ve en nihayetinde kendi egosunu yenip Alex'i oyuna aldı.

Alex'i oyuna almasıyla taraftarın içinde bir umut ışığı doğdu. Sevinç çığlıkları atıyorduk. 1-0 geride olmamıza rağmen sanki maçı kazanmış gibi seviniyorduk. Çünkü Alex'e güveniyorduk ve Alex'e güvenmekte haklıydık. Çünkü Kaptan hiçbir zaman bizi yarı yolda bırakmadı. Oynadığı her maç bize güven verirdi, rakiplere korku salardı.

Alex Galatasaray maçında frikik kullanırken

Ancak o günler geride kaldı. Kaptanı gemisinden, Fenerbahçesinden, gönderdiler. Bundan böyle taraftar diken üstünde; rakipler ise daha rahat. Rakipler yatıp kalkıp Aziz ve Ali Yıldırım'a dua etsinler.

7 Aralık 2012 Cuma

Hazırlıksız Yakalandık

Fenerbahçe daha önceden grup liderliğini garantilediği için maça yedek ağırlıklı bir kadroyla çıktı. Uzun sezon maratonunda, az forma şansı bulan oyuncular için eşsiz bir şanstı ancak takım geneline bakılırsa bu şansı teptiler.

Fenerbahçe - B. Mönchengladbach maçı ilk 11'i
Mert Günok, defansın hatalarının bedelini kalesinde gördü. Moralini bozmaması lazım. Taraftar O'na sonuna kadar güveniyor. Mert'le ilgli daha önce yazdığım yazı için tıklayın.

Serdar - Egemen - Özgür - Orhan, birbirleriyle uyumsuz olmaları ve maç eksikleri nedeniyle sürekli hata yaptılar. Sezon içinde kadroda kendilerine yer bulmak istiyorlarsa her zaman hazır olmaları gerekiyor.

Stoch, eski günlerine dönebilmesi için; kendine gelebilmesi için bir gol atması yetecektir. Şeytanın bacağını kırması gerekiyor. Dün oyundan çıkarken verdiği tepki aslında kendisineydi.

Krasic, fizik gücü günden güne artıyor. Maç eksikliklerini şimdilik ancak yedek olarak giderebilir. Çabalaması iyi. İkinci devre kadronun vazgeçilmezi de olabilir, istenmeyen adam da. Her şey ona bağlı.

Bienvenü, çok kötü bir performans sergiledi. Yetenekleri de sınırlı bir futbolcu. Fenerbahçe'de tutunması zor.

Recep Niyaz, ondan yüksek beklentilerin olduğunun farkında buna yönelik oynaması lazım. Tek pasların yerini zamanla güven dolu vuruşlar alacaktır.

6 Aralık 2012 Perşembe

Muhtemel Rakipler


1. Torba

Fenerbahçe
Liverpool
Viktoria Plzen
Bordeaux 
Steaua Bükreş
Dnipro
Rubin, 
Lyon, 
Metalist Kharkiv
Chelsea
Cluj
Olympiacos
Benfica 

2. Torba
Anzhi
Atletico Madrid
Borussia Mönchen Gladbach
Newcastle United
Stuttgart
Napoli
Inter, 
Sparta Prag,
Bayer Leverkusen
Zenit
BATE Borisov
Dinamo Kiev
Ajax



1 Aralık 2012 Cumartesi

Alex Sonrası Fenerbahçe

Bu yazıda sadece, Alex'ten sonra saha içinde değişen şeylerden bahsedeceğim. İşin duygusal boyutuna girersek çıkamayız.

Alex gittikten sonra herkes Fenerbahçe çift forvet oynar diye düşünüyordu. Çünkü Aykut Kocaman'ın en büyük hayali olan Alex'siz sistemin; çift forvete dayalı olacağını tahmin ediyorduk. Yanıldık...

Fenerbahçe Alex'ten sonra 4-2-3-1 oynamaya devam etti. Kadro genellikle şöyleydi:

Alex'siz 4-2-3-1 formasyonu

Bu kadro Aykut Kocaman'ın tüm isteklerini karşılıyordu. Çünkü bu takım: Alex'siz, koşan, gerektiğinde baskı yapan, maç sonlarında, rakip kim olursa olsun geriye yaslanan bir takım.

Önde basması, pas yapması, koşması, savaşması bu takımı diğer kadrolardan ayıran özellikleriydi.

Bu kadronun olumsuz yanı maç içinde çok dağınık olması. Sow ve Kuyt'ın sürekli yer değiştirmesi sadece rakibin değil kendi takım arkadaşlarının da kafasını karıştırıyor. Ancak zamanla, takım birbirine alıştıkça bu gibi hatalar azalacaktır. Bir diğer olumsuz yanı ise yaratıcı oyuncunun olmaması. Kapalı savunmaları her zaman savaşarak açamayabilirsiniz. Bu nedenle son günlerde 10 numarada oynayabilen isimler sıkça gündeme gelir oldu.

Alex'siz Fenerbahçe'de saha içinde bir lider yok. Antalyaspor, Eskişehirspor gibi maçlarda soyunma odasına gitmeden, takımı saha içinde toparlayacak bir oyuncu yok. Volkan kale sahasından olaylara en fazla ne kadar müdahale edebilir bu da ayrı bir soru işareti.

Alex'ten sonra duran toplarda Fenerbahçe öngörülen sıkıntıyı yaşamadı. Alex'le Gökhan'ın kornerlerdeki ön direk organizasyonuna devam edildi. Bu sayede goller gelmeye devam ediyor.

Alex'siz Fenerbahçe'de bence en şanssız isim Sezer Öztürk. Çünkü eğer Alex'le biraz daha fazla oynayabilseydi Ondan öğreneceği çok şey vardı.

Son olarak Alex'siz Fenerbahçe'de benim ilgimi çeken tek şey sahadaki çubuklu forma.