12 Ekim 2012 Cuma

Sen Uçağa Binmeden Önce

Bu bir veda mektubu değil. Sana veda edemem Kaptan. Çünkü geleceksin. Ve o güne kadar seni bekliyor olacağım.

İlk defa binmiştin o uçağa. O uçak bize bir efsane getirdi... Kaptan getirdi... Kral getirdi... Mutluluk getirdi. O uçak getirdi seni bize...

Her Fenerbahçe'li gibi seni her sahada gördüğümde bir kez daha şükrettim. İyi ki o uçak seni bize getirdi.

O uçağın getirdiği adamla tanıdım futbolu. O uçak yere inmeden önce de Fenerbahçeliydim ama o uçağın getirdiği adamla bir kez daha ve daha kuvvetli bir şekilde sarıldım takımıma. O uçak bana dünyanın en büyük sevgilerinden birini getirdi.

O uçak Fenerbahçe'ye başarı getirdi. Uçaktan inen adamın ellerinde defalarca kupalar gördüm. Defalarca attığı gollere sevindim. Verdiği her pas içimde bir volkan patlattı.

Onunla bir kez daha öptüm armayı.


Ve şimdi bugün yine bir uçak bizden o  adamı alıp götürüyor. Bazen durup düşünüyorum biz bu adamı hak edecek ne yaptık? Ve sonra yine düşünüyorum biz bu adamı neden böyle kaybettik?

Evet Kaptan biz seni kaybettik ama telafi edeceğiz. Çünkü sen tekrardan döneceksin ve daha güneşli günler yaşayacağız.

Sen o uçağa binmeden önce güneş ikinci defa batacak. Ve bizler güneşi tekrar görmenin umuduyla yaşayacağız. O gün gelene kadar, yine bir uçak seni bize getirene kadar kendine, eşin Dianne'ye, kızlarına, ve tabi ki Felipe'ye çok iyi bak.




1 Ekim 2012 Pazartesi

Bu Kalp Seni Unutur Mu?

Bu Kalp Seni Unutur Mu?

İlkokuldaydım. Top oynuyorduk. Herkes kendine Fenerbahçe’den bir oyunu seçti. “Ben de Alex olayım” dedim. Alex yeni gelmişti. Durdum düşündüm. Kimdi bu Brezilya’lı kel adam?..

Büyükdükçe anladım… Bu Brezilya’lı kel adam, görüp görebileceğim en iyi futbolcuydu. Beni en çok mutlu eden insanlardan biriydi. Futbol’u bilmezdim, sevmezdim. O’nu izleyerek sevdim onu izleyerek öğrendim.

Alex her gol attığında “keline kurban” diye bağırırdım. Etrafımdakiler tuhaf tuhaf bakardı. Alex çok gol attı ben çok bağırdım.

Kimler geldi kimler geçti o hep burdaydı. O’nun varlığı her zaman güven verdi. O’nun oynamayacağı maçlar her zaman tehlikeydi, korkuydu…

Fenerbahçe maçına gitmek, tek isteğim oldu uzun yıllar. Ama bu bana 15 Mayıs 2011 Pazar günü nasip oldu. O gün Fenerbahçe Ankaragücü maçı vardı. Alex o gün 5 gol attı. O’na olan sevgim büyüdü, katlandı…

Ve son birkaç haftadır ayrıllık çanları çalıyordu. Kulağımızı kapatsak da içimizde bu korku daima vardı…

Kaptan’ı gemisinden denize attılar.

O artık bu gemide değil. Ama geminin yüreğinde.

Elveda Kaptan biz seni unutmadık. Bu kalp seni nasıl unutabilir ki?

Alex'in kontratını sonlandırdığını bildiren tweeti

21 Eylül 2012 Cuma

Kazanılan Maçı Kaybetmek

Maç 90 dakika... Top yuvarlak...

Fenerbahçe 57. dakikada maçı kazandı. Ama maç 57. dakikada bitmedi. Çünkü maç 90 dakika. Ve Fenerbahçe bu maçı son 23 dakikada kaybetti.



Aslında her şey güzel başlamıştı gibi bir klişeyle söze başlayalım. Taraftar harikaydı. Kadıköy tıpkı cehennem gibiydi. Maça kontrollü başladık. İlk dakikalarda Volkan çataldan bir top çıkardı ki o topu her kaleci çıkaramaz. İlerleyen dakikalarda Hasan Ali - Caner paslaşmasından bir gol geldi.

Caner Erkin'in golü: 1-0

28. dakikada gelen gol hepimizi biraz rahatlattı. İlk yarının sonuna kadar top orta sahada ve bizim hakimiyetimizdeydi.

Fubolcuların gol sevinci


İkinci yarı Fenerbahçe kontrollü ve tutuk başladı. Derken 57. dakikada Mehmet Topuz'un ortasına Kaptan Alex harika bir şekilde kafa vurarak golü atıyordu. "Piyango" gibi bir goldü.

Alex'in golü: 2-0 (Alex'in Fenerbahçe formasıyla attığı son gol)

Golden sonra taraftar iyice çoştu. Kadıköy cehenneminde meşaleler yandı. Marşlar söylenmeye başladı.

Fenerbahçe Tribünleri - 1

Fenerbahçe Tribünleri -2


Tam rahatladık, ipleri elimize aldık derken bir değişiklik ve sonrasında bir değişiklik daha bütün maçın kaderi değişti.

Baroni ve Bienvenü oyuna girdikten sonra topu ileriye taşıyamadık. Ayağımızdaki topu tutamadık. Ve son 10 dakikada 2 gol yiyerek kazandığımız maçı kaybettik.

Aykut Kocaman'ın değişikliklerdeki ve Avrupa'daki başarısızlığı devam etti. Umarız daha fazla devam etmez.

16 Eylül 2012 Pazar

Rekor Adam ALEX DE SOZUA

Alex en sevdiğim futbolcudur. Hiçkimse onun gibi bir futbolcu olamaz. Ama bugün onunla ilgili düşüncelerimi değil sadece onun rekorlarını paylaşacağım.

Alex, Fenerbahçe’ye transfer olduğu 2004-2005 sezonundan bu yana geçirdiği 9 sezonda, sarı-lacivertli takımda kırdığı rekorlar, elde ettiği unvanlar ve tarihe geçen golleriyle kulüp tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
Sarı-lacivertli taraftarların heykelini dikeceği Brezilyalı futbolcu, şu anda 241 maçla Fenerbahçe formasıyla ligde en çok maça çıkan yabancı futbolcu durumunda.

Brezilyalı, geçen sezon ligin 13. haftasında Fenerbahçe’nin Bucaspor’u 5-2 yendiği maçta 1. dakikada attığı golle, sarı-lacivertli ekibin lig tarihindeki 3000. golüne imzasını koydu.
Alex, Spor Toto Süper Lig’in 2010-2011 sezonunun 12. haftasında Gaziantepspor deplasmanında kaydettiği golle ligde 100. golünü atarak ”100’ler Kulübü”nün üyesi oldu.

2006-2007 sezonunda attığı 19 golle ”Gol Kralı” olan Alex, Fenerbahçe’nin lig tarihinde ilk yabancı kralı olma unvanını elde etti. Alex 2010-2011 sezonunda 28 golle Türkiye’de ikinci kez krallık tacını taktı.

Brezilyalı futbolcu Fenerbahçe’nin Avrupa kupaları mücadelesinde en golcü futbolcusu olma unvanını da elinde bulunduruyor. Sarı-lacivertli formayla Avrupa kupalarında 59 maça çıkan Alex’in toplam 14 golü bulunuyor. Alex aynı zamanda Türk takımlarının Avrupa kupalarında en çok gol atan ve en çok oynayan yabancı futbolcusu durumunda.
Fenerbahçe formasıyla Türkiye Kupası’nda 35 maçta 18 gol atan Alex, takımının bu kupada en çok oynayan ve en çok golü bulunan yabancı futbolcusu unvanına da sahip.

Fenerbahçe’nin lig tarihinde en çok gol atan yabancı futbolcusu olan Alex, şu an teknik direktörü olan Aykut Kocaman’dan sonra (140) bu kulvarda en çok gol atan futbolcu durumunda.

8 Eylül 2012 Cumartesi

Fenerli Emre

Emre'nin ismini ilk Fifa 2002 oynarken görmüştüm. İnter'de oynuyordu o zamanlar. Televizyonda ne zaman İnter maçı görsem gözüm hemen Emre'yi arardı. Nasıl oynadığını, hatta yüzünü merak ediyorum. Çocuktum, daha önce hiç görmemiştim.

 
Sonra Emre Newcastle United'a gitti. Fenerbahçe onu transfer etmek için girişimlerde bulunmuştu ama sonuç alınamamıştı. O zamanlar Emre'nin Avrupa'ya gitmeden önce Galatasaray'da oynadığını yeni öğrenmiştim. Hayallerim yıkılmıştı. Fenerbahçe'ye gelmemesinin isabet olduğunu düşünmüştüm.

Emre İngiltere'den daha sonra Türkiye'de de yaşayacağı aynı şeyler yüzünden ayrıldı. Defalarca ırkçılık yaptığı iddia edildi ama hepsi asılsız çıktı. İngiltereliler Emre'yi eminim ırkçılık ile değil de bu frikik golüyle hatırlıyordur:

Emre'nin Newcatle formasıyla Sunderland'e attığı gol



Ve Emre nihayet Fenerbahçe'deydi. Aziz Yıldırım her transfer döneminde onu Fenerbahçe'ye getirmek istemiş ama bu ancak Temmuz 2008'de mümkün olmuştu. 4 milyon Euro gibi bir bonservis bedeliyle Fenerbahçe'ye transfer olmuştu.

İlk sezon tam olarak kendini gösteremese de daha sonralarda takımın göz bebeği, vazgeçilmezi olmuştu. Özellikle biz taraftar onu kendimizden biri gibi görüyorduk. Bazen agresif, bazen deli dolu olması onu çok sevmemizi sağlıyordu.

Gelir gelmez ikinci kaptan olmuştu. İkinci sezonunda ligin en değerli oyuncusu seçilmişti. Uzaktan attığı goller, yaptığı asistler, takımın en çok koşan oyuncusu olması kazandığımız kupalarda, son maçta kaybettiğimiz şampiyonluklarda onun katkısının ne kadar büyük olduğunun kanıtıydı. İşte gollerinden birkaçı:

Emre'nin Bucaspor'a attığı gol
Emre'nin Gençlerbirliği'ne attığı gol
Emre'nin Trabzonspor'a attığı gol

Emre gittiği her deplasmanda ıslıklandı, küfür yedi, basın yerden yere vurdu, ırkçılıkla suçlandı. En sonunda dayanamadı ve aşkını, Fenerbahçe'sini bırakıp Atletico Madrid'e gitti. Yeni takımında ve tüm hayatında başarılar Emre Belözoğlu.

Sen her zaman Fenerli Emre olarak kalacaksın.

Emre'nin Fenerbahçe sevgisi



30 Ağustos 2012 Perşembe

Olmadı Oldurmadılar

Maça iyi başladık. Kolay bir maç olmayacağını biliyorduk ama böyle oynarsak başarabilirdik. Derken orta sahada bir top kaybı. Ari bütün yarı sahamızı boş koşu yaparak geçti. Ceza sahasına girdi. Onu marke eden kimse yoktu. Mert'in hatası defansın beceriksizliği ile birleşince hiç yoktan bir gol yedik.

Golü yedikten sonra takımın düzeni dağıldı. Krasic'in sakatlanması erken bir değişikliğe gitmemize neden oldu. Bu değişiklik belki de Aykut Kocaman'ın tüm planlarını alt üst etti. Ama burada cevaplanması gereken bir soru var. Oyun planı bir değişiklik yüzünden bozulduysa yani oyun planı bir oyuncuya bağlıysa Aykut Kocaman neden Alex'i takımdan kesti?

İlerleyen dakikalarda üst üste o kadar çok pas hatası yaptık ki bir an sahadaki futbolcuların Fenerbahçe'nin profesyonel takımı olduğunu unuttuk. Özellikle Selçuk Şahin'in yaptığı sayısız pas hatası bizi çıldırttı. İlk yarıda çok etkili bir atağımız olmadı.

İkinci yarıya aynı onbirle başladık. İlk dakikalar biraz etkli olsak da bu oyun fazla sürmedi.Alex'in oyuna girmesi takımı ateşledi, canlandırdı. Pas trafiği düzenli hale geldi. Etkili ataklar ve şutlar gelişti. Sonunda bir duran toptan gol geldi.

Alex'in asistiyle Mehmet Topuz'un kafa golü: 1-1

Kalan dakikalarda savaştık, mücadele ettik ama hakemin aleyhimize verdiği kararlar; rakip oyuncuların yerden kalkmaması maçı kaybetmemize neden oldu.

Mehmet Topal'ın füzesi

Önümüzde uzun bir yol var. Hala 3 kulvarda mücadele ediyoruz. Çok fazla hata yapıyoruz. Bu hataları bir an önce çözmeliyiz. Belki bir iki transfer; belki birkaç ayrılık sorunları çözmeye yetecektir.

Nice güneşli günlere Fenerbahçe'm...

29 Ağustos 2012 Çarşamba

3 Temmuzun Rövanş Maçı Fenerbahçe-Spartak Moskova

Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, sevdalılar ve kocaman yürekli adamlar yalan bir senaryo yüzünden  365 gün kan ağladılar.

365 gün adalet aradılar. 

Cop yediler, biber gazı yediler.

İftiraya uğrayıp,  yaftalandılar.

Sevdiler... Çok sevdiler...

Asla vazgeçmediler. İnanmaktan, umut etmekten vazgeçmediler...

Kadınlar ve çocuklar tarih yazdılar.

Sevdalı adamlar destan yazdılar.

Silivri'de, Çağlayan Adliyesi'nde, Metris'te, Mabedimizde, Topuk Yaylası'nda ...

Üşüdüklerinde meşale yakarak ısındılar...

Fenerbahçe bayrağının gölgesinde güneşten korundular...

Direndiler. Direndiler...

365 gün korkutulmaya çalışıldılar. Sopalardan, cezalardan bahsettiler..

Yine vazgeçmediler...

Ve bugün... Bugün intikam günü.

Bugün içteki, dıştaki tüm düşmanlara gücümüzü gösterme günü.

Bugün yorgun savaşçıların zafer günü.

Bugün rövanş günü...